"İlk kitabından son kitabına dek Şebnem Pişkin'in yazarlık serüvenini yakından izleme fırsatı bulan ve editörlüğünü yapma onuruna erişen bendeniz, Mehmet'e Gönderilmeyen Mektuplar'ı çok kısa sürede, akarcasına, sözcükler denizinde yüzercesine, huşu içinde okudum. Sevgili Şebnem'in yazarlık kariyerindeki tutarlılığa, kalemine bulaşan Aşk'ı anlatmaktaki maharetine bir kez daha hayran kaldım.
İşin doğrusu, tüm Şebnem Pişkin kitaplarının ortak bir teması vardır: sevginin gücüyle biricik Sevgili'ye erişmek. Onun kahramanları gerek Aşk'ı, gerek ayrılığı, gerek zamanı, gerek zamansızlığı kullanarak aslında içsel bir yolculuk yaparlar ve ulaştıkları yerde hayatın amacını bulurlar. Şebnem Pişkin bu yolculukta onların yanında olup yaşananları izleyen görünmez bir varlık gibidir. Yaşadıklarını yorumlar, kalplerini okur ve iç dünyalarının gizemlerini ustaca çözümleyerek, ağır sözcükler kullanarak ancak yine de tüy gibi hafif tümceler hayata geçirerek onları ilmik ilmik dokur.
Mehmet'e Gönderilmemiş Mektuplar'da da kendine Aşk'ı aracı edinen bir genç kadının çoğu kez şiirleşmiş mektuplarıyla evrilen ve ilahi aşka doğru meyleden kutsal yolculuğu yer alıyor. Ne ki "belki gerçek, belki de tamamen kurgu" olan bu anlatı daha da ustalaşmış, öykünün ereceği yere odaklanmış ve bütün gereksiz ayrıntılardan arınmayı başarmış bir yazar tarafından anlatılıyor.
Mehmet'e Gönderilmemiş Mektuplar'da da kendine Aşk'ı aracı edinen bir genç kadının çoğu kez şiirleşmiş mektuplarıyla evrilen ve ilahi aşka doğru meyleden kutsal yolculuğu yer alıyor. Ne ki "belki gerçek, belki de tamamen kurgu" olan bu anlatı daha da ustalaşmış, öykünün ereceği yere odaklanmış ve bütün gereksiz ayrıntılardan arınmayı başarmış bir yazar tarafından anlatılıyor.
Güzel olan şu ki, ilk kitabından son kitabına dek ortak bir ana konu çevresinde kalemini oynatan sevgili Şebnem çok belli ki her kitabına kendi kişisel yolculuğunu da katıyor. Bu kitaplar sadece hayali karakterlerin yaşadıklarını değil Şebnem Pişkin'in içsel yolculuğunda erdiği durakları da işaret ediyor.
Bu anlamda Mehmet'e Gönderilmemiş Mektuplar'ın Şebnem Pişkin edebiyatında çok özel bir noktaya denk geldiğini söylemek mümkün. Tüm karmaşalardan arınmış, hedefe odaklanmış, çile odasındaki uzun mesaisini tamamlamış bir yazarın ışıl ışıl parıldayan sözcükleri var karşımızda. Ah ne güzel yazdıklarına kalbini de katan bir yazardan Aşk'ı okumak ve hatta zaman zaman onun tüm bu öyküyü kulağınıza fısıldadığını hissetmek.
Bu anlamda Mehmet'e Gönderilmemiş Mektuplar'ın Şebnem Pişkin edebiyatında çok özel bir noktaya denk geldiğini söylemek mümkün. Tüm karmaşalardan arınmış, hedefe odaklanmış, çile odasındaki uzun mesaisini tamamlamış bir yazarın ışıl ışıl parıldayan sözcükleri var karşımızda. Ah ne güzel yazdıklarına kalbini de katan bir yazardan Aşk'ı okumak ve hatta zaman zaman onun tüm bu öyküyü kulağınıza fısıldadığını hissetmek.
Aşk'a bir kıyısından bulaşan herkesin Mehmet'e Gönderilmemiş Mektuplar'da kendinden bir şeyler bulacağına adım gibi eminim. Sevgili Şebnem'in bir sonraki kitabında erişeceği noktayı şimdiden merak etmeye başladığımı da söylemeliyim." Aşkın Güngör
Bu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilÖncelikle başarılar, bol satışlar, kalbinizdekileri anlayabilecek insanlar dilerim.
YanıtlaSilKeşke bende baskı öncesi okusam :))
Bu arada Mehmed mi Mehmet mi sorunsalının ilk kurbanı Aşkın abi olmuş...
Ben "-d" ile biten Mehmed konusunda ısrarcıyım. Çünkü kelime HAMD kökünden geliyor. Ama biz Türkçe sert sessizler sebebiyle "t" yapıyoruz. Bu arada siz benim en iyi okuyucu-yorumcu-eleştirmenimsiniz. Hangi mail adresinize göndereyim??? :-)
YanıtlaSilucalisan@hotmail.com adresime gönderirseniz, mutlu olurum, onur duyarım ...
YanıtlaSil